Alışkanlıkları Değiştirmek Neden Zordur?

Alışkanlıkları Değiştirmek Neden Zordur? Bağımlılıklarımızı Bırakmakta Neden Güçlük Çekeriz?

Daha önce hiç alışkanlıklarınızdan birini değiştirmek için çabaladınız mı? Kendinizi çok fazla motive etmenize karşın anlam vermekte güçlük çektiğiniz bir dirençle mi karşılaştınız? Büyük olasılıkla bu sorulara evet cevabını vereceksiniz. Peki nedir bunca çabaya rağmen  bu direncin kaynağı?

Yanıtımız tabi ki bilinçaltı. Bilinçaltı her türlü değişime kendi doğası gereği direnir.  Çünkü edindiğimiz alışkanlıklarımızı esasen yöneten parçamız bilinçaltımızdır. Bizler aslında çok fark edemesek te bilinçaltımızın kölesiyiz. İnsanlar bilinçaltlarında var olan inançlar doğrultusunda davranır fakat çok enteresan bir şekilde bu durumun farkında olamazlar. Farkında olanların sayısı ise oldukça azınlık bir gruptur. Genellikle bilinçaltımızdan gelen direktifleri kendi özgür irademiz yani zannederiz.

Ancak buradaki sevindirici nokta şudur ki bilinçaltımız söylediğimiz neredeyse her şeye inanır. Bu sebeple bilincimizi devreden çıkarabilirsek bizim için negatif sayılabilecek düşüncelerimizin yerine pozitif olanları yerleştirebiliriz.

Çok İstememize Rağmen Hedeflerimize Neden Ulaşamayız?

Çoğu zaman irademizin zayıflığı karşısında şaşırıp kalırız. Bizim için fazlasıyla kolay gibi görünen hedefleri dahi çok fazla istememize karşın başaramayız. Çünkü kazanacağımız tüm yeni alışkanlıklar için bilinç altından onay yani icazet almamız ve onunla işbirliği yapmamız gerekir. Bu onay ve işbirliği durumunu sağlayamadığımız sürece, bilinç halinde olan ”biz”in değişim çabası maalesef bilinçaltımızın yerleşik inancı tarafından sürekli olarak yenilgiye uğratılır.

Zihnimizin temel ve çok önemli bir kuralı vardır. O da şudur; Bilincimiz ve bilinçaltımız bir anlaşmazlık yaşarsa bilinçaltımız her zaman galip gelen taraf olur. Yani işin özeti; Mantığımız ve hayalimiz karşı karşıya geldiği zaman, galip gelen her zaman hayallerimiz olur. Bunun adına çatışma kanunu denir. Bu durum neredeyse matematikteki iki kere iki dört eder kanunu gibi her zaman kendini ispatlamış bir olgudur.

Örneğin insanlar bir maddeyi bırakmak istediklerinde (sigara, alkol veya internet bağımlılığı) bu girişimleri genelde başarısızlıkla sonuçlanır. Ulaşılan başarısızlık sonucunda ise şaşkınlık ve hüzün bir aradadır. Neden bu kadar zorlandığımıza bir anlam vermekte güçlük çekeriz.

Yaşanılan bunca güçlüğün temel sebebi, değiştirmeye çalıştığımız alışkanlığı irade gücüyle sağlamaya çalışıyor olmamızdan kaynaklanır. Bize mantıklı gelen şeyle kendimizi ikna ederiz fakat bunca arzu ve kararlılığımıza rağmen bilinçaltımızda yürütmeyi elinde bulunduran hayallerimizden öteye geçemeyiz.

Çünkü sigarayı bırakmaya çalışmamıza rağmen sigaranın kokusunu ve tadını hayal etmeye devam eder ve her yemekten sonra hayalimizde bir sigara yakıp içmeye devam ederiz. Çünkü alkolü bırakmaya çalışmamıza rağmen alkolle beraber yaptığımız aktivitelerin, sosyal ortamların ve bize vermiş olduğu hazzın hayalini kurmaktan kendimizi alıkoyamayız. Çünkü internetsiz vakit geçirmeye çalışmamıza rağmen her an birilerinin internet ortamında veya sosyal medya da ne yapıyor olduğunu düşünüp hayal ederiz.  Bir dönem çekilmiş bir çikolata reklamında çocuk kılığına girmiş bir adama psikolojik test yapılıyordu. Adama ne sorsalar “çok komik” diye yanıt veriyor, karşısındaki kişi öfkelendiğinde de“ ama hiç aklımdan çıkmıyor ki” diye cevap veriyordu. Aslında iradenizde işte tam olarak bununla savaşır. Aklınızdan hiç çıkaramadıklarınızla. Kısacası bilinçaltınıza kazınmış olan izlerle.

 Alışkanlıklarımız Nasıl Oluşur?

Hali hazırda var olan tüm alışkanlıklarımızı,  davranışlarımızı ve düşünce kalıplarımızı geçmişten gelen bir programlama sonucu ediniriz. Ebeveynlerimiz, sosyal çevremizdeki arkadaşlarımız, öğretmenlerimiz ve iletişim araçları (tv, internet, sosyal medya) bu programlamanın araçlarıdır. Bu programlar karşılaşacağımız en zorlu durumlar karşısında bizi başarıya da götürebilir veya tam tersine çok kolay gibi görünen durumlarda bataklığa saplanıp kalmamıza da neden olabilir.  Neredeyse tüm insanlar hayatında birden fazla kez bu kalıplaşmış programların neticesinde başarısızlık yaşamıştır. Bilinçaltımız öğrendiği bir şeyi değiştirmeye kalktığımızda hemen karşıt tepki geliştirir ve buna direnç gösterir. Siz bu değişiklik konusunda kendinizi zorladığınız müddetçe de direnç artar. Bilinçaltınız tıpkı küçük bir çocuk gibi davranır bu süreçte, gücenir ve inatlaşır.

Bilinçaltınızı Nasıl Programladıysanız O da Öyle Çalışır

Bilinçaltımızı bir bilgisayar gibi düşünebiliriz onu nasıl programlarsanız o da öyle çalışır. Ancak çoğu kez bu programlar bilinçaltımıza biz farkına varmadan oraya yerleşirler. Biz henüz doğruyu veya yanlışı ayırt edemeyecek durumdayken, henüz bu güce sahip değilken yerleştirilirler. Mesela öfkeli bir baba çocuğuna “ Sen zaten hiçbir şeyi doğru yapamazsın”. “Senin her şeyin yanlış”.  dediğinde bu çocuk başarısızlığa programlanmıştır ve büyüdüğünde başarısız olacaktır. Çünkü babasının bağırdığı yaşlarda henüz bilinçli aklı gelişmemiştir. Dolayısıyla bilinci bu olumsuz cümleleri sansürleyemez ve bilinçaltı her şeyi gerçek olarak kabul eder. Ve bunun sonucunda sarf edilen olumsuz inanç çocuğun bilinçaltına yerleştirilmiş olur. “Ben hiçbir şeyi doğru yapamam”.  Bilinçaltı bu dönemde kendisine iletilen her fikri doğru olarak kabul eder. Yani bir bilgisayar gibi. Yüklenen programları ret etme gücü olmadığından bilinçaltına yerleşen her fikir inanç olur. Ve bunun sonucunda da davranışlarımıza yansır.

Bilinç ne yapar?

Bilincimiz her yeni düşünceyi inceler ve önceden kabul edilen düşüncelerle kıyaslar. Bu yeni düşünceleri bilinçaltımıza yerleştirmeden önce bunların doğruluğunu süzgeçten geçirir. Bu düşünceler sadece bir kez bilinçaltına geçerse kalıcı olurlar ve sizin gerçeğiniz haline gelirler. Bilinçaltınıza yerleşmiş olan bu yeni düşünceniz ise bundan sonra gelecek olan yeni düşüncelerinizi kontrol edecek yeni gerçeğiniz haline gelir. Ancak daha öncesinde kabul görmüş bu düşünceler yanlışsa ki genellikle büyük çoğunluğu yanlıştır sizin gerçeğinizle uyuşmaz. Lakin bilinçaltı bunu fark edemez, çünkü yerleşik olan düşünce onun doğru olarak kabul ettiği düşüncedir. Gerçekte doğru olan bir düşünce bu sebeple bilinçaltı için yanlış kabul edilir. Yani yarım yamalak doğrularla dolan karmaşık bir çöplük haline gelir. Oluşturduğunuz ön yargıların, yanlış korkuların veya mantıksız olan öfkelerinizin sebebi budur.

Siz 10 yaşına gelene kadar yanlış inançlarınızı, yobaz fikirlerinizi, yanlış algılarınızı veya saplantılı fikirlerinizi etraftan toplar ve bunun sonucunda bilinçaltınıza yerleştirirsiniz.

Buraya kadar anlattığım bölümdeki kıssadan hisse şudur ki; Değişmek istiyorsak bilinçaltımızı değiştirmemiz gerekir, bilinçaltımızı değiştirmemiz için de hayal etmemiz… Zihnimizi değiştirmeyi başarabilirsek mutlu olmayı da başarabiliriz.

Ankara ilinde yaşıyor ve psikolog desteğine ihtiyaç duyuyorsanız randevu talebi için sitede yer alan numaradan iletişime geçebilirsiniz.

Leave a Comment

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top
Powered by